Haberler23 Gündem 2024 Cezaevi Verileri: Her 100 Bin Kişiden 408’i Cezaevinde!

2024 Cezaevi Verileri: Her 100 Bin Kişiden 408’i Cezaevinde!

Çocukların hırsızlıkla, gençlerin yoksullukla, toplumun sessizlikle sınandığı karanlık tablo giderek büyüyor: Cezaevleri doldu, suçun haritası değişti, alarm çanları çalıyor.

4 Dakika
Okunma Süresi

Türkiye İstatistik Kurumu’nun (TÜİK) yayımladığı son verilere göre, cezaevlerinde kalan kişi sayısı 2024 yılı sonunda 329 bin 151’e ulaştı. Bu sayı, yalnızca bir yılda yaklaşık 8 bin kişilik bir artış anlamına geliyor. Her 100 bin kişiden 408’inin cezaevinde olması, toplumsal ve sosyoekonomik yapıda ciddi kırılmalar yaşandığını düşündürüyor. Cezaevlerinde bulunanların %83,7’si hükümlü statüsündeyken, %16,3’ü tutuklu olarak bulunuyor.

Son on yıllık süreçte cezaevlerinde yaşanan artış, adalet sisteminden ziyade sosyal yapıdaki çözülmenin bir yansıması olarak görülüyor. 2013 yılında 132 bin civarında olan cezaevi nüfusu, 2024 itibarıyla yaklaşık %150 artış gösterdi. Bu hızlı yükselişin arkasında sadece yargı süreçleri değil, derinleşen yoksulluk, eğitimden kopuş ve genç işsizliği gibi faktörler de etkili oluyor.

Mahkumların yaş dağılımına bakıldığında, %38,2’sinin 25–34 yaş arasında olduğu dikkat çekiyor. En verimli çağlarında cezaevine düşen gençlerin çoğunluğu, eğitim ve istihdam sistemine entegre edilemediği için suça itilmiş durumda. 21–24 yaş grubu ise %10,4 oranla bir diğer büyük dilimi oluşturuyor.

Kadın mahkum oranı yalnızca %3,2 gibi düşük bir seviyede kalıyor; ancak bu oranın düşük olması, kadınların toplumsal hayattaki eşitsizliklerden az etkilendiği anlamına gelmiyor.

Cezaevlerindeki Çocuk Gerçeği: Toplumun En Kırılgan Noktası

Cezaevlerinde kalan çocuk sayısı 1.812’ye ulaştı. Bu çocukların %96,5’i erkek, %3,5’i ise kız çocuğu. Her 180 mahkumdan biri 18 yaşın altında. En sık rastlanan suç türü ise %38,7 ile hırsızlık. Yaralama suçları %26,1 ile ikinci sırada yer alırken, uyuşturucu bağlantılı suçlar %6,1 oranında seyrediyor.

Bu veriler, çocukların suçla tanışma yaşının giderek düştüğünü ve çocuk koruma sistemlerinin yeterince çalışmadığını gözler önüne seriyor. Uzmanlar, çocukların suça karışmasının arkasında çoğunlukla yoksulluk, eğitimsizlik, aile içi şiddet ve dışlanmışlık gibi yapısal sorunların bulunduğunu belirtiyor.

Çocukların cezaevine düşmesi yalnızca bireysel bir travma değil, aynı zamanda toplumun geleceğini tehdit eden bir durum. Erken yaşta suça karışan çocukların rehabilitasyon süreçlerinin yetersiz olması, cezaevinden çıktıktan sonra da suç döngüsünün devam etmesine neden oluyor.

Sosyoekonomik desteklerden mahrum kalan bu çocuklar için güçlü ve sürdürülebilir sosyal politikaların hayata geçirilmesi elzem. Aksi takdirde, suça sürüklenen çocuk sayısında önümüzdeki yıllarda daha dramatik artışlarla karşı karşıya kalınması kaçınılmaz hale geliyor.

Eğitimdeki Eşitsizlik Cezaevlerine Yansıyor: Her İki Mahkumdan Biri İlkokul Mezunu

Cezaevindeki bireylerin eğitim düzeyine bakıldığında ortaya çıkan tablo çarpıcı. Mahkumların %48,1’i yalnızca ilkokul ya da daha düşük seviyede eğitim almış. Okuma yazma bilmeyenlerin oranı ise %4,5. Ortaokul mezunu olanların oranı %22,8, lise mezunu olanlar %16,8, üniversite ya da yüksekokul mezunu olanlar ise sadece %7,8 düzeyinde.

Eğitim düzeyi yükseldikçe suç oranlarının düştüğü net biçimde görülüyor. Bu veriler, eğitim sisteminin bireyleri topluma kazandırmadaki başarısızlığını da ortaya koyuyor. Özellikle kırsal bölgelerde okullaşma oranlarının düşük olması, çocukların erken yaşta çalışmak zorunda kalması ve eğitimde fırsat eşitsizliği, suçla erken tanışmaya neden olan temel etkenler arasında yer alıyor.

Eğitim, bireyin hayata tutunmasında en güçlü araçlardan biri. Ancak Türkiye'de sosyal devlet uygulamaları, eğitime erişimdeki eşitsizliği ortadan kaldırmakta yetersiz kalıyor. Mahkumların önemli bir bölümünün bekar olması da (%51,5), destek sistemlerinden ve sosyal çevreden uzak bireylerin suça daha yatkın olduğunu gösteriyor. Evli olanların oranı %37,8'de kalırken, boşanmış ya da eşi vefat etmiş bireylerin oranı toplamda %8,3 civarında.

Bu veriler, suçun sadece bireysel bir eylem değil, sistemsel bir boşluğun sonucu olduğunu açıkça ortaya koyuyor. Eğitime erişimdeki adaletsizlik, sosyal destek sistemlerinin zayıflığı ve ekonomik çaresizlik bir araya geldiğinde, bireylerin suça itilmesi kaçınılmaz hale geliyor.

En Yaygın Suçlar ve Cinsiyete Göre Dağılım: Hırsızlık ve Uyuşturucu Önde

Cezaevlerinde işlenen suçlara bakıldığında, toplumun hangi alanlarda zorluk yaşadığı da netleşiyor. En yaygın suç %14,4 oranıyla hırsızlık. Hemen ardından %12,9 ile uyuşturucu ve uyarıcı madde suçları, %12,3 ile kasten yaralama geliyor. Cinsel suçların oranı %8,3, adam öldürmenin oranı ise %6,5 olarak kayıtlara geçmiş durumda.

Kadın mahkumlar arasında en yaygın suç tipi uyuşturucu ticareti olurken, erkeklerde hırsızlık ön planda. Bu farklılık, toplumsal cinsiyet rolleri, ekonomik koşullar ve maruz kalınan şiddetin doğasıyla doğrudan ilişkili.

Dolandırıcılık gibi "beyaz yaka" suçlar ise %3,4 gibi düşük bir oranda seyrediyor. Bu da ceza adaleti sisteminin daha çok sokak suçlarını cezalandırmaya odaklandığını, ekonomik suçlar konusunda ise aynı oranda etkinlik gösteremediğini düşündürüyor.

Yaş gruplarına göre dağılımda ise 25–34 yaş aralığı suçlarda başı çekerken, 18–20 yaş grubunun oranı %2,8 gibi düşük bir seviyede kalıyor. Ancak bu oranların giderek yukarıya tırmandığı görülüyor.

Yorumlar
* Bu içerik ile ilgili yorum yok, ilk yorumu siz yazın, tartışalım *